Yetmedi mi şu feleğin oyunu? Kargayı kondurdu gülün dalına. Haram etti ekmeğini, suyunu, Zehir kattı soframızın balına. Yükleyip sırtıma hasret yükünü, Kırdı umut dallarımın kökünü, Irak etti bana benden yakını, Attı beni aşkın susuz çölüne. Hep yolları birbirine dolaşan, Yıllar yılı kaderiyle güreşen, Gönlü yara bahtı permeperişan, Bakın şu Garipoğlu’nun Okumaya Devam Et
Tepesi dumanlı berduş dağların, Eteğinde kabrim kazılı benim. Her dem içden içe yanar ağlarım, Bahtım gülmez ezel ezeli benim. Kerem’i aratır volkanım narım, Katar katar oldu derd-ü efkarım, Ahuzara mesken şu kara bağrım, Feleğin taşıyla ezili benim. Garipoğlu sönük umut ışığın, Hoyrat eller yoldu gönül başağın, Şu dünyaya gelen her Okumaya Devam Et
Alamadan mutluluğun tadını, Birdenbire nihan oldu gençliğim. Diyemeden yâre şu muradımı, Bilmem niye nalan oldu gençliğim. Engin gönüllere ışık saçarken, Kadeh kadeh aşk badesi içerken, Arı gibi daldan dala uçarken, Benden bile pinhan oldu gençliğim. Evvel gül misali açarken bağda, Şimdi Ferhat oldum aşılmaz dağda, Garipoğlu’m der ki en güzel Okumaya Devam Et
Ağlatıp ağlatıp sabır taşımı, Kıra kıra gidiyorsun vefasız. Hasret külünküne garip başımı, Vura vura gidiyorsun vefasız. Yakıp harman ettin beni küllere, Çevirdin sılayı gurbet ellere, Bunca yıllık emeğimi sellere, Vere vere gidiyorsun vefasız. Garipoğlu dile döker yasını, Sen kopardın aşkımızın süsünü, Kızgın ateşlere mağrur göğsünü, Gere gere gidiyorsun vefasız.
Bu dünyaya gelen aşık onmamış, Söyle hangi ozan gülmüş Reyhani? Çarkı devran gül yüzünü dönmemiş, Daim gam sazını çalmış Reyhani. Sen de çektin gafillerin dilinden, Göç eyledin çok sevdiğin elinden, En sonunda geçtin ecel yolundan, Sen gideli hayli olmuş Reyhani. Ömür boyu figan ile süründün, Nadanlara sanki düşman göründün, Yıllar Okumaya Devam Et
Bir dertli ozan var yalan dünyada, Bir dahi muradın almamış deyin. Gücü yetmez olmuş âha feryada, Kimseler derdini bilmemiş deyin. Felek sevdasına vurmuş kılıcı, Lokman bile bulamamış ilacı, Doğuştan kırılmış hayat ağacı, Hiç candan seveni olmamış deyin. Adı Garipoğlu; bağrı çileli, Hem şahin avazlı; aslan yeleli, Yüreği yaralı; başı belalı, Okumaya Devam Et
Doğru sanıp her lafı, Duyarsan yazık olur. Belli cahilin safı, Uyarsan yazık olur. Kısıp zulme sesini, Kem kullanıp usunu, Hinlik elbisesini, Giyersen yazık olur. Konuş sözü derine, Hep sadık ol yarine, Kalleşi er yerine, Koyarsan yazık olur. Bil aşığın sözünden, Doğrudur gel izinden, Maddiyata özünden, Cayarsan yazık olur. Siyasete bulaşıp, Okumaya Devam Et
Ummana karıştı yine umudum, Bilmem kime ikrar vermiş Gülizar? Ana hep gözümde kaldı muradım, Gül yerine zakkum dermiş Gülizar. Ne dosttan, ne yardan gülmedi yüzüm, Kırıldı kanadım; tutmuyor dizim, Daim ahuzarda şu gönül sazım, Dertli dertli tele vurmuş Gülizar. Aşk için dağlandım; ateşte közde, Beyhude dolandım; tepede düzde, Efkarıyla çizgi Okumaya Devam Et
Zalim poyraz esti gönül dağımda, Rüzgarım yerini kara bıraktı. Murat ettim en körpecik çağımda, O da gül sinemde yara bıraktı. Ne muradım aldım; ne bir gün gördüm, Her gece ağladım; sineme vurdum, Ömrümü bir yârin yoluna serdim, Yaktı yüreğimi nara bıraktı. Bazı gün inledim, bazı sızladım, Hep onu düşledim; onu Okumaya Devam Et
Bin yeminle sevmem dedim kaç defa, Ben sözümü tutamadım be usta! Beni benden etti bu dert, bu cefa, Bir gün rahat yatamadım be usta! Adını sakladım esen yellerden, Papatyadan, menekşeden, güllerden. Kınamasın diye hoyrat dillerden, Kaçıp yare gidemedim be usta! Yine bir hançere verdim sırtımı, Bu aşk bana gurbet etti Okumaya Devam Et