Hâlâ beni seviyorsan; nazlı yâr, İnsaf eyle; kara gözlüm ayrılma. Neler çektim görüyorsan; nazlı yar, Gül benizli bahar yüzlüm ayrılma. Biz seninle sevgi akan pınardık, Bin asırlık yıkılmayan çınardık, Sen Aslı, ben Kerem gibi yanardık, Sevdası bağrımda gizlim ayrılma. Uzanıp da dizlerime yatardın, Mutsuz yaşantıma neşe katardın, Hep şakırdın gül Okumaya Devam Et
Ana bu kahpe dünyaya, Dargın gelen; dargın gider. Kahrolası bir sevdaya, Vurgun gelen; vurgun gider. Gönül denen şu deliye, Döndürür diri ölüye, Eşe dosta, sevgiliye, Kırgın gelen; kırgın gider. Garipoğlu’nun serine, Od düştü her bir yerine, Kara bahtlı kaderine, Sürgün gelen; sürgün gider.
Yalan dünya bir imtihan dünyası, Eken ektiğini biçmedi daha. Umut gariplerin tatlı hülyası, Bize ışığını saçmadı daha. Deli gönül yine bir düş peşinde, Beden otuz; kendi on beş yaşında, Keman olsam o güzelin döşünde, Gerçek aşk badesi içmedi daha. Garipoğlu’m niye bahtın karalı? Hiç gülmedin o yılanı saralı, Senin yârin Okumaya Devam Et
Kendi sılasında gurbetçi gibi, Yaşayana çare var mı doktorda? Geceleri derdi nöbetçi gibi, taşıyana çare var mı doktorda? Yalınayak gezen tipide buzda, kış gününde yanan alevsiz közde, Vurgun yemiş kul misali temmuzda, Üşüyene çare var mı doktorda? Sahtekar dost ile bozan arayı, Kurmadan yıkılan gönül sarayı, Derman sanıp sinesinde yarayı, Okumaya Devam Et
Bu dünyayı parsel parsel bölenler, Sanma ki bu dünya payidar olur. Elbet gider baki kalmaz gelenler, Ölüm ki her kula mukadder olur. Var mı ki bu handa sonsuz yaşıyan, Servetini mezarına taşıyan, Harabeye döner bir gün aşiyan, Bir rüzgar vurur da tarumar olur. Garipoğlu sözün gider hebaya, Nazın geçmez ana Okumaya Devam Et
Daha söyleyecek çok sözüm var da, Kara sevda lal eyledi dilimi. Kerem küle döndü aşk denen korda, Ondan dahi beter etti halimi. Hüzün deryasına attı düşümü, Pare pare yaraladı döşümü, Kem talihim bırakmadı peşimi, Yine büktü bileğimi, kolumu. Garipoğlu’m Ağustosda üşüdüm, Ta ezelden mutluluğu boşadım, Ben sılada gurbet eli yaşadım, Okumaya Devam Et
Evcilik oynayalım, Sen anne ol ben baba. Sevgiyle kaynayalım, Sen anne ol ben baba. Göklerde uçak gibi, Kemlikten kaçak gibi, Gülelim çocuk gibi, Sen anne ol ben baba. Korkma beni sevmekten, Sevgi denen yumaktan, Prenses ol pamuktan, Sen anne ol ben baba. Gezelim dolaşalım, Her kalbe ulaşalım, Sevgide buluşalım, Sen Okumaya Devam Et
Yürü bre deli gönül, Sen kimseye yar olmazsın. Viranda neylesin bülbül, Ölmeden mamur olmazsın. Kurumuş sevgi çayların, Asıra dönmüş ayların, Yıkılmış han sarayların, Kimseye derman kılmazsın. Çilelerin gülü solsa, Garipoğlu’m yüzün gülse, Yalan dünya bomboş kalsa, Kendine bir yer bulmazsın.
Bilmem neden böyle düzen bozulmuş, İnsanın insana düşmanlığı var. Mazlumların kanı akmış; süzülmüş, Zalimin dünyada sultanlığı var. Soluyor bahçemde her gün bir çiçek, Bu hali gördükçe; kıvranır yürek, Tecavüze uğrar kundakta bebek, Dünyaya gelmeye pişmanlığı var. Her tarafı sardı günah batağı, Fesat aldı evi, barkı, ocağı, Nefret ile şiddet doldu Okumaya Devam Et
Sevda sandım aşk zehrini, Beni yaktı odun senin. Ben almadım muradımı, Toprak alsın tadın senin. Ağlayışın duyulmasın, Kuldan kula yayılmasın, Merte boynun eğilmesin, Dinmesin feryadın senin. Garipoğlu’nun hüneri, Gözden akıtmak pınarı, Yıktın dağ gibi çınarı, Yere batsın adın senin.