Bu aşkın elinden harabe ömrüm, Rüzgarlarda savruluyor; ağabey. Ne sözüm geçer gönüle; ne hükmüm, Can bedenden ayrılıyor; ağabey. Deli gönül yari görür her düşde, Sevdası tütüyor dumanlı başda, Tutuşur yüreğim sanki ateşde, Alev alev kavruluyor; ağabey. Mecnun gibi Leyla’sını arayan, Kerem gibi yar yoluna eriyen, Yıllar yılı hasret ile çürüyen, Okumaya Devam Et
Durun size anlatayım birini, Dosttan dosta söz gezdirir bu dürzü. Sağa sola döker ağız kirini, Her yemeğe tuz gezdirir bu dürzü. Karaya benzetir akı beyazı, Yalancı dostluğu; ukala pozu, Sevgiliye geçmez nazı niyazı, Erkekliği kız gezdirir bu dürzü. Kalleşlik servetin; kahpelik varın, Kıskançlık temelin; fitne duvarın, Dilinden düşmeyen edebin, arın, Okumaya Devam Et
Bir tüccar bulunmaz satsam, Ana derdimi kim alır? Kim dinler; kime anlatsam? Ana derdimi kim alır? Bilemedim neydi hatam? Hep karanlık ardım; ötem, Çile bende tutam tutam, Ana derdimi kim alır? Aşkın sahrasında gezdim, Hayal ummanında yüzdüm, Mutluluğa mezar kazdım, Ana derdimi kim alır? Cevherim ya alanım yok, Kadir kıymet Okumaya Devam Et
Bunca yıldır coşa coşa yoruldu, Deli gönlüm bundan sonra durgundur. Sefil ömrüm yar yoluna serildi, Bir güzelin aşkı ile vurgundur. Gezer durur damarımda kan gibi, Tek gülüşü can içinde can gibi, Muradına eremeyen ben gibi, Tüm sevenler kaderine dargındır. Bazen suratını asan sevdiğim, Meyli muhabbeti kesen sevdiğim, Yıkıp kaşlarını susan Okumaya Devam Et
Yıllar oldu arıyordum izini, Bunca zaman neredeydin bekarlık? Nasip oldu şükür görmek yüzünü, Hangi elde, yöredeydin bekarlık? Umudusun mutsuz evliliklerin, Işığısın nice karanlıkların, Vuslatı bekleyen çok aşıkların, Bağrındaki yaradaydın bekarlık. Kimisinin çile oldun döşünde, Kimisinin zehir oldun aşında, Kimisinin hep dolandın peşinde, Bilmem kimden berideydin bekarlık. Garipoğlu’m kimisine masaldın, Kimine Okumaya Devam Et
Taş diye mi geldim yalan dünyaya? Ne şad oldum, ne ağladım, ne öldüm. Meylim düşdü bir vefasız Leyla’ya, Ne şad oldum, ne ağladım, ne öldüm. Ömrüm oldu şu feleğin deneği, Zehirledi soframdaki yemeği, Sele verdi sarfettiğim emeği, Ne şad oldum, ne ağladım, ne öldüm. Petek petek bal verirken kovanım, Sahte Okumaya Devam Et
Be hey felek! Senin bana ettiklerin az mıdır? Can özümden sevdiğim yar ağyar imiş bilmedim. Aşıkları mestan eden cilve midir, naz mıdır? aşık olan aşk elinden bizar imiş bilmedim. Susuz çölde gezen Mecnun Leyla’sına meftundu, Aşk oduna yanan Kerem Aslı için mahzundu, Şahsenem uğruna Garip gurbet ele mahkumdu, Onlar gibi Okumaya Devam Et
Şu garip gönlümün aşk bardağına, usul usul doluyorsun Emine’m. Gencecik ömrümün deli çağına, Hançerini biliyorsun Emine’m. Bilemedim kalbindeki yerimi, Dağlar gibi duman ettin serimi, Cellat mısın? Vücudumdan derimi, Yaprak yaprak yoluyorsun Emine’m. Sevdan kilit oldu şair dilime, Adın nakış gözlerimin seline, Senin için Mecnun olmuş halime, Bakıp bakıp gülüyorsun Emine’m. Okumaya Devam Et
Ey Allah’ım! Şu koskoca dünyayı, Gezmesem olmuyor; gezsem olmuyor. Bir kara kâbus ki sardı rüyayı, Ezmesem olmuyor; ezsem olmuyor. Her yanda gözyaşı, her yanda çile, Zalimin zulümü gelmiyor dile, Yanarız ateşte biz bile bile Bezmesem olmuyor; bezsem olmuyor. Garipoğlu bunca gamı; çileyi, Yalanı, dolanı; bin bir hileyi, Başımızda dönen türlü Okumaya Devam Et
Bilmem ki neyine geldim dünyanın, Ekmeği perişan, balı perişan. Viran olmuş; goncaları kırılmış, Yaprağı perişan, gülü perişan. Insan birbirine düşman kesilmiş, Toprak küsmüş; ekin, harman kesilmiş, Bülbül uçmaz olmuş; derman kesilmiş, Kanadı perişan, kolu perişan. Her yanını sarmış kanlı savaşlar, Unutulmuş sevgi dolu bakışlar, Yıkılmış ağaçlar; ezilmiş taşlar, İklimi perişan, Okumaya Devam Et