Bilmem nasıl anlatmalı bu çağı, Söylemeye takat mi var; hal mi var? Küfür isyan sarmış ağzı dudağı, Muhabbet edecek tatlı dil mi var? Alışmışız göre göre vahşete, Tecavüze, işkenceye, şiddete… İnsanlığın düşdüğü bu gaflete, Ağlamaya gözümüzde sel mi var? Hayıra varmıyor kimsenin işi, Vefanın, sevginin çekilmiş fişi, Bu dünyada yaktığı Okumaya Devam Et
Alem mi bozuldu; biz mi değiştik? Niçin yüzümüze gülmüyor beyler? Gün görmedik; sefalete alıştık, Talih bizden yana gelmiyor beyler. Gün geçtikçe katmerlendi derdimiz, Önümüz karanlık; ışık ardımız, Doksan yıldır gelişmekte yurdumuz, Yırtık büyük yama almıyor beyler. Dağılmış yuvalar oy bahaneler! Mazide mi kaldı o şahaneler, Karnımız doyduysa oh “Daha Okumaya Devam Et
Bilmiyorum hangi derdin söylesem, Seçimden seçime paşa halkımın. Katmerlendi sinesine oturdu, Her kimi getirse başa halkımın. Zamlar esir aldı koskoca yurdu, Vampirler çoğaldı; terör kudurdu, Vekili sandalye, masa savurdu, Meclisi döndü kreşe halkımın. Fakirleşdi aşireti obası, Evde çocuk bakar aile babası, Heba oldu anaların çabası, Yaramadı hiçbir işe halkımın. Hep Okumaya Devam Et
Aptal bir şair vardı dersiniz bir gün, Delice severdi çayı, Anayı severdi ama diyemezdi, Bacıyı severdi anne emekleri var diye, Sigarayı severdi bir de, yok yok, sevmezdi de, Dumanına anlatırdı çaresizliğini, Aradığında bulamazdı ki bir Allah kulu, bulsa da söyleyemezdi ki, Biz de yoktu onun kilidi, Anahtarı ilkçağdan mı ne? Okumaya Devam Et
Vefasız bir daha senin aşkından, Kavrulup yanmaya tövbekarım ben. Pare pare düştün gönül köşkümden, Sözüne kanmaya tövbekarım ben. Aşkın dağlarını çileyle aştım, Destan oldum dilden dile dolaştım, Senin için her günaha bulaştım, Adını anmaya tövbekarım ben. Kinim de kalmadı gayrı zatına, Kavi olmasan da sevgi ahtına, Aldanıp inanıp senin atına, Okumaya Devam Et
Ey sevgili! Sen bülbül kafesindesin; Ben sonu gelmez; uçsuz bir yalnızlığın hücresindeyim. Senin aşkına pervane güllerin, Benim acıya, gözyaşına şerbetli yüreğim var. Senin güldüğünde yanaklarını dolduran; Baktığında aşıkları mestane eden gamzelerin, Benim hicran duvarlarına demirden kelepçelerle bağlanmış; Parmaklarına kan oturmuş ellerim var. Senin bakışıyla cihanı döndüren gözlerin, Benim her mısrası Okumaya Devam Et
Yine kahırlandım kendi kendime, Yüreğimde fer kalmamış ağa can. Bunca elem ağır geldi bendime, Taşa taşa yer kalmamış ağa can. Her yanımız kör dikenle sarılmış, Garip serçe yuvasında vurulmuş, Nemrut’lar, Karun’lar tekrar dirilmiş, Hiç akıllı ser kalmamış ağa can. Çakal ile dolmuş kurtlar otağı, Kurdu sarmış cehaletin batağı, Dost mu Okumaya Devam Et
Bu aşkın elinden harabe ömrüm, Rüzgarlarda savruluyor; ağabey. Ne sözüm geçer gönüle; ne hükmüm, Can bedenden ayrılıyor; ağabey. Deli gönül yari görür her düşde, Sevdası tütüyor dumanlı başda, Tutuşur yüreğim sanki ateşde, Alev alev kavruluyor; ağabey. Mecnun gibi Leyla’sını arayan, Kerem gibi yar yoluna eriyen, Yıllar yılı hasret ile çürüyen, Okumaya Devam Et
Durun size anlatayım birini, Dosttan dosta söz gezdirir bu dürzü. Sağa sola döker ağız kirini, Her yemeğe tuz gezdirir bu dürzü. Karaya benzetir akı beyazı, Yalancı dostluğu; ukala pozu, Sevgiliye geçmez nazı niyazı, Erkekliği kız gezdirir bu dürzü. Kalleşlik servetin; kahpelik varın, Kıskançlık temelin; fitne duvarın, Dilinden düşmeyen edebin, arın, Okumaya Devam Et
Bir tüccar bulunmaz satsam, Ana derdimi kim alır? Kim dinler; kime anlatsam? Ana derdimi kim alır? Bilemedim neydi hatam? Hep karanlık ardım; ötem, Çile bende tutam tutam, Ana derdimi kim alır? Aşkın sahrasında gezdim, Hayal ummanında yüzdüm, Mutluluğa mezar kazdım, Ana derdimi kim alır? Cevherim ya alanım yok, Kadir kıymet Okumaya Devam Et