Doğru sanıp her lafı, Duyarsan yazık olur. Belli cahilin safı, Uyarsan yazık olur. Kısıp zulme sesini, Kem kullanıp usunu, Hinlik elbisesini, Giyersen yazık olur. Konuş sözü derine, Hep sadık ol yârine, Kalleşi er yerine, Koyarsan yazık olur. Bil âşığın sözünden, Doğrudur gel izinden, Maddiyata özünden, Cayarsan yazık olur. Siyasete bulaşıp, Okumaya Devam Et
Aklım ermez oldu benim zamana, Mevsimler değişti, yıllar değişti. Güller öter oldu bülbül yerine, Çiçekler değişti, dallar değişti. Oğul babasına söver utanmaz, Koca karısını döver utanmaz, Herkes kendisini över utanmaz, İzanlar değişti, yollar değişti. Sevginin yerini nefretler aldı, Mutluluk bizlerden uzakta kaldı, Kavgalar, şiddetler huzuru çaldı, Yürekler değişti, diller değişti. Okumaya Devam Et
Dünya denen iki kapılı handa, Perperişan geze geze yoruldum. Gönül feryat eder sarhoş bedende, Dertli bağrım eze eze yoruldum. Çiban olmuş yaralarım sızılar, Kara imiş kaderimde yazılar, Bitmez oldu yüreğimde arzular, Şu canımdan beze beze yoruldum. Tükenmiyor âşıkların elemi, Kerem dahi çekmez benim çilemi, Garipoğlu’m elde sevda kalemi, Dertlerimi yaza Okumaya Devam Et
Her günüme sitemim var arkadaş, Niye meyve veren dal olamadım? Yaslı geçer her senemin bayramı, Karadan kurtulup al olamadım. Bilemedim; neydi aşkın meramı? Saranım yok; sinemdeki yaramı, Yoldaş kıldı bana yanık Kerem’i, Aslıhan bağında gül olamadım. Harap oldu gönlümüzde odalar, Sağanak sağanak yağdı dertler gadalar, Gözyaşına teslim oldu dideler, Daha Okumaya Devam Et
Ben peşinden avare dolanırken Leyla’nın, Yad ele meyil verdi; çöllere itti beni. Benimle ne zoru var anlamadım dünyanın, Mutluluk bekliyorken derde kul etti beni. Firkatler, yalnızlıklar sardı beni bağrına, Yandı kavruldu ömrüm Kerem gibi narına, Daha neler çekecek gönlüm bu aşk uğruna, Dostlarım düşman oldu; hatırdan attı beni. Bu ne Okumaya Devam Et
Sevda türküsünü; aşk namesini, Dertli kavalınla çal garip çoban. O şeyda bülbülün can hanesini, Sarmış dikeniyle gül garip çoban. Eceldi Kanber’i Arzu’dan alan, Tahir’di Zühre’nin yoluna ölen, Mecnun’u dermansız mihnete salan, Bir firak, bir susuz çöl garip çoban. Mevla’m kainatta neler yarattı, Sevgi için nice gönül var etti, Emrah’ı da Okumaya Devam Et
Bir türlü bitmiyor dünya telaşı, Everest dağını çıkmış gibiyim. Kaybettim hayatla olan savaşı, Teslim bayrağını çekmiş gibiyim. Elim kalkmaz oldu Hakk’tan dileğe, Delik deşik sinem döndü eleğe, Takatim yetmiyor kahpe feleğe, Sabır kalesini yıkmış gibiyim. Garipoğlu’m kaderime dargınım, Leyli çöllerinde gezen sürgünüm. Bin yıl ömür sürmüş gibi yorgunum, Sanki gemileri Okumaya Devam Et
Vatanımda zamlar cirit atarken, Milletin gözünü kör aldı gitti. Birileri boş meydanda öterken, Yürüdü el âlem tur aldı gitti. Kiminin ak iken karardı bahtı, Kimisi unuttu ettiği ahdi, Kimisi şeyh oldu; kimisi Mehdi, Etrafı yalancı pir aldı gitti. Bağrımızda bölük bölük yaralar, Kırkı aştı verdiğimiz fireler, Değerinden fazla arttı kiralar, Okumaya Devam Et
Tövbe ettim; sevda senin ardına, Düşersem kametim bükülsün benim. Çifte saray kursan gönül yurduma, Ocağıma incir dikilsin benim. Daha gül sinemi aşkla dağlarsam, Çileleri ilmek ilmek bağlarsam, Mecnun olup Leyli diye çağlarsam, gözlerimden kan yaş dökülsün benim. Kerem’in narından yaman yanarsam, Eyüp gibi içten içe kanarsam, Yemin ettim bu sözümden Okumaya Devam Et
Aşkın külünküyle başımı yaran, Halden bilmez, vefasıza ne deyim? Her bakışta yanık kalbimden vuran, Çatık kaşlı kara göze ne deyim? Heba oldu gitti ömür yarısı, Bulamadım, nerde sevda yöresi? Beni böyle mecnun etti birisi, Yüreğimde yanan köze ne deyim? Nalân oldum bu dünyanın zulmünde, Yana yana kül kalmadı gönlümde, Garipoğlu Okumaya Devam Et