Gayrı edep erkan, töre kalmadı, Günden güne soluyoruz Şahballı, Çoklarımız ahde sebat kılmadı, Gaflet ile ölüyoruz Şahballı. Yalan ile nefsimizi mest ettik, Cehaleti kendimize dost ettik, Davullara derimizi post ettik, Halay, horon çalıyoruz Şahballı. Adalette çoktan bitti pilimiz, Hep çürüdü tuttuğumuz dalımız, Ağlanacak olsa bile halımız, Kıkır kıkır gülüyoruz Şahballı. Okumaya Devam Et
Yakışmıyor cepheyi terk edişin, Mert dayanır, namert kaçar sevdiğim. Fazla sürmez hatanı fark edişin, Hüzün eken, hüsran biçer sevdiğim. Adet ettin aşk dersini asmayı, Hüner saydın sırra kadem basmayı, Yetti artık, çok denedim susmayı, İsyan eden bayrak açar sevdiğim. Nice avcı bende silah sınadı, Geri tepti, sineleri kanadı, Kırılsa da Okumaya Devam Et
Kimsenin ahını alma; Ey gönül! Bir gün ettiğini elbet bulursun. Kabir denen dokuz tahta içinde, Baykuş gibi bir başına kalırsın. Her güzeli aşka saki mi sandın? Gördüğün o düşü vaki mi sandın? İnsana şu dünya baki mi sandın? Akıbet gelende sen de ölürsün. Garipoğlu’m der ki gül deremedin, Efkarı başından Okumaya Devam Et
Şu fani dünyaya geldim eğlendim, Gönüllü bir dost bulmadım gönlümce. Mecnun oldum kızgın çölde dağlandım, Ferhat gibi dağ delmedim gönlümce. Kervan oldum yol yolağa düzüldüm, Turna oldum yükseklerde süzüldüm, Şiir oldum bir kenara yazıldım, Bir kararda kalamadım gönlümce. Kaptan oldum aşamadım deryayı, Sarraf oldum bilemedim lirayı, Rüzgar oldum kıramadım kayayı, Okumaya Devam Et
Sırtıma vurduğun sitem yükünü, Her benim diyene kaldırtamazsın. Kim yaşamış Ferhat Şirin aşkını, Her ele dağları deldirtemezsin. Mecnun Leyla aşkın rivayetidir, Ârifler bu yolun liyakatidir, Ölüm her nesnenin nihayetidir, Ölümsüzlük otu buldurtamazsın. Sevda dedikleri özde birikir, Kirpikte birikir; gözde birikir, İşvede birikir; nazda birikir, Her çiçeği gülzar oldurtamazsın. Aşık yazar Okumaya Devam Et
Gel gönül; güvenme kendine fazla, Bağlarını viran eyler o felek. Kurtulmak mümkün mü; nazla niyazla? Mihnet ile nalan eyler o felek. İsterse sinenden kanlar yürütür, Zay eder aklını; fikrin çürütür, İsterse serini duman bürütür, İster ise şadan eyler o felek. Sil at yüreğinden bütün benini, Beyhude didenden dökme kanını, Kabire Okumaya Devam Et
Akibeti ölüm sana gelenin, Baki kalmaz sende yaşıyan dünya. Her mevsim bir başka doğan; iklimin, Yazın yanıp kışın üşüyen dünya. Engine de deli gönül engine, Her ne etsen düşemezsin dengine, İhsanını bol eyleyip zengine, Yoksula dert çile taşıyan dünya. Savrulur toprağın; ezilir taşın, Tipi boran olur yükseğin; başın, Kırılır kanadı Okumaya Devam Et
Sanki elim küstü kağıt kaleme, Oturup bir kelam yazamıyorum. Felek kılıcını soktu belime, Yürüyüp ayakta gezemiyorum. Her neye dokunsam kırıldı kaldı, Umut bağlarımın gülleri soldu, Gönül verdiklerim bir gün yad oldu, Kim dostum düşmanım sezemiyorum. Tospembe dünyamı karalar sardı, Yatırdı sırtımı yerlere vurdu, Gencecik ömrümü çileler yordu, Ben kendime bile Okumaya Devam Et
Bilmem bunca zaman nasıl yaşadım, Yıllar bana küs eyledi sevdiğim. Ağustosda hazan değdi; üşüdüm, Yeller bana küs eyledi sevdiğim. Bir kara gözlüye meftunum dedim, Tabibim, dermanım, sultanım dedim, Olmaz bir sevdaya mecnunum dedim. Çöller bana küs eyledi sevdiğim. Manasın yitirmiş kelam gibiyim, Dostun almadığı selam gibiyim, Mürekkebi bitmiş kalem gibiyim, Okumaya Devam Et
Benden ayrılınca; zalımın kızı, Kime muradını aldıracaksın? Salıp içerime aşk denen közü, Beni azar azar öldüreceksin. Ağlar ağlar ardın sıra bakarım, Açtığın yaraya biber ekerim, Mevla’m verdi ise ben de çekerim, Sanma ki elleri güldüreceksin. Garipoğlu’m viran kaldı pazarım, Ben aşk meftunuyum; aşkı yazarım, Kurtlar kuşlar gelip açsa mezarım, Çeşm-i Okumaya Devam Et