“Ağlar koyup gitti beni o gelin.” Diye bir türkü yakmıştı dertli bir ozan; Göçüp giden yarinin ardından. Aklıma düştü puslu bir gecenin içinde. Ölmeden yalnız bırakılmaz mıydı bir can? Ölmeden öldürmez miydi ki; Deli bir sevda? Ben kaç geceyi sabah bildim, Kaç sabahı yarım yaşadım güneşsiz. Ben kaç kez öldüm. Okumaya Devam Et
Zalim poyraz esti gönül dağımda, Rüzgarım yerini kara bıraktı. Murat ettim en körpecik çağımda, O da gül sinemde yara bıraktı. Ne muradım aldım; ne bir gün gördüm, Her gece ağladım; sineme vurdum, Ömrümü bir yârin yoluna serdim, Yaktı yüreğimi nara bıraktı. Bazı gün inledim, bazı sızladım, Hep onu düşledim; onu Okumaya Devam Et
Sevgi saygı onda vücut bulmuştu, Yıllar unutur mu Yunus Emre’yi? Taptük dergahından himmet almıştı, Kullar unutur mu Yunus Emre’yi? Sözlerine şeker şerbet katmıştı, Benlik duygusunu çöpe atmıştı, Varıp Taptük eşiğine yatmıştı, Haller unutur mu Yunus Emre’yi? Nefis düşmanına savaş açmıştı, Söz ilmini gönüllere saçmıştı, Cümle insanlığa kucak açmıştı, Kollar unutur Okumaya Devam Et
Sende kaldı yarım aklım; kırık hayallerim sende. Sende kaldı param parça düşlerim; yıkık umutlarım sende. Tozduman bir gecenin, dayanmışım şakağına. Soğuk bir namluda uykularım, Eli tetikte sabahlar. Bin defa vurup öldürmeyen güneş. Ahhh! Örseleyen ömrümü; sil baştan gelen her gün. Kahrolsun bu günbatımı. O akşamı müjdeleyen ılık rüzgar. Kahrolsun; yarım Okumaya Devam Et
Esiri olmuşum; Kerbela gözlerinin. Ben aşkına susuz, hasretine mahpus kalmışım. Ayaklarım sana prangalı, ellerim kör sevdana kelepçeli. Fırat gibi yanıbaşımdayken bile, bir uzak bir yakındın bana. Ne on üç senemi deviren kalleş sevgi, Ne ömrümü ziyan eden eski sevgili. sen gidince anladım, ben en çok seni sevmişim. Anadan, babadan, gardaştan. Okumaya Devam Et
Bin yeminle sevmem dedim kaç defa, Ben sözümü tutamadım be usta! Beni benden etti bu dert, bu cefa, Bir gün rahat yatamadım be usta! Adını sakladım esen yellerden, Papatyadan, menekşeden, güllerden. Kınamasın diye hoyrat dillerden, Kaçıp yare gidemedim be usta! Yine bir hançere verdim sırtımı, Bu aşk bana gurbet etti Okumaya Devam Et
Kendi hikayesini kaybeden diyordu bir filmde; Başkalarının hikayelerine sarılır. Yaşamadan bilemezmiş insan. Kendi hikayesini kaybeden bir şairin, sevda yolcusunun Kendinden geriye ne kalır? Birkaç satırdan ibaret aptal saptal birtakım söz grubundan oluşan yarım akçe etmez bir dizi şiir mi? Yoksa gerçekliği meçhul; Leyla Mecnun aşklarının sonu buruk hikayeliri mi? Öylesi Okumaya Devam Et
Yine bahar geldi bizim ellerde, Dereler çağlayıp akmıyor hocam. Ben sılada; gönlüm gezer çöllerde, Sevdadan gayrısı yakmıyor hocam. Garbi yeli gibi esti sevdiğim, Selamı sabahı kesti sevdiğim, Bilmiyorum niye küstü sevdiğim, İnan hiç yüzüme bakmıyor hocam. Garipoğlu’m ömür gamdan ibaret, Bitmiyor ki aşıklarda esaret, Kalmadı ki insanlarda merhamet, Düşenler ayağa Okumaya Devam Et
Şirin dillerine kurban olduğum, Ne olursun zülfüyâre dokunma. Yollarına turap olup öldüğüm, Issız kalmış bu mezare dokunma. Ferhat benden aldı aşk ilhamını, Kerem çekmez şu gönlümün gamını, Tutamadım yaşamanın gemini, Beni böyle yakan nare dokunma. Umut ışıklarım bir bir sönüyor, Yalan dünya benden yüzün dönüyor, Göz göz oldu ciğerlerim yanıyor, Okumaya Devam Et
Niye yaşıyorum fani dünyada, Ayva beni sevmez, nar beni sevmez. Gücüm de yetmiyor artık feryada, Derman beni sevmez, fer beni sevmez. Sargısız yarayım her an kanarım, Çeşmesinden hasret akan pınarım, Sahraya dikilmiş kuru çınarım, Yağmur beni sevmez, kar beni sevmez. Kaderim yazılmış katran karadan, Garipoğlu’m sürünürüm aradan, Ben derdimi kime Okumaya Devam Et