Niye yaşıyorum fani dünyada, Ayva beni sevmez, nar beni sevmez. Gücüm de yetmiyor artık feryada, Derman beni sevmez, fer beni sevmez. Sargısız yarayım her an kanarım, Çeşmesinden hasret akan pınarım, Sahraya dikilmiş kuru çınarım, Yağmur beni sevmez, kar beni sevmez. Kaderim yazılmış katran karadan, Garipoğlu’m sürünürüm aradan, Ben derdimi kime Okumaya Devam Et

Ey rahmeti sonsuz güzel Allah’ım! Beni aşk derdine giriftar etme. Yükseldi göklere; feryadım, ahım, Şu kısa ömrümü son bahar etme. Hayat denen uzun ince yoldayım, Yüzü güler gönlü ağlar haldeyim, Ben sılamda bile gurbet eldeyim, Gurbette ağlatıp ahuzar etme. Gözüm yok dünyanın şöhret şanında, Dolandırma her çiçekte, kovanda, Mahşer kurulanda Okumaya Devam Et

Vurdular imam Hüseyn’i, Ağlar kerbela kerbela. Bu ümmetin yüreğini, Dağlar kerbela kerbela.. Figan sardı çölerini, Erken solmuş güllerini, Kaderine ellerini, Bağlar kerbela kerbela. Garipoğlu yiğitleri, Unutulmaz şehitleri, Ehl-i beyte ağıtları, Söyler kerbela kerbela

Acep kıyar m’ola? Dost olan dosta, Gül sinem üstüne ok vurma benim. Anamdan doğalı ciğerim hasta, Bir de dallarımı sen kırma benim. Evvel Mecnun idim; Kerem’e döndüm, Yunus ocağında kül oldum; yandım, Sabavetten beri dosta inandım, Harmanım dört yana savurma benim. Şu divane gönlüm yardan yaralı, Bahçeden yaralı, bardan yaralı, Okumaya Devam Et

Sana bir duam var ulu yaradan, Bülbüller seslesin; gül amin desin. Sensin olmazları bir tek var eden, Melekler ağlasın; kul amin desin. Kamil olan görmez dostta kusuru, Devrildi gönlümün kalesi, suru, Tek sana açarım bu gizli sırrı, Felekler yalvarsın; kul amin desin. Garipoğlu’m der günahkar kulunum, Ne fazla derinim; ne Okumaya Devam Et

Aklımı baştan aldıran, Kara sevda değil mi ki? Gönlüme çile dolduran, Kara sevda değil mi ki? Ah edip saçım yolduran, Uykularımı böldüren, Beni aleme güldüren, Kara sevda değil mi ki? Vurup sinemi deldiren, Bana hep matem bulduran, Garipoğlu’nu öldüren, Kara sevda değil mi ki?

Ağlaya ağlaya bitiyor ömrüm, Bir defa gülmeyi öğrenemedim. Meğer ne ağırmış günahım, cürmüm, Tövbekar olmayı öğrenemedim. Gurbet diyarına yıktım göçümü, Ateşle, volkanla yaktım içimi, Bir sevda uğruna döktüm saçımı, Gerçek yar bulmayı öğrenemedim. Garipoğlu yüzüm gülmez firkatten, Gülüm soldu sevda denen illetten, Çok çalıştım; şu kısacık hayattan, Hiç murat almayı Okumaya Devam Et

İşte gidiyorsun ey sevgili! Sevdanın benden uzak sokaklarında yürüyorsun. Elimi uzatsam tutacak gibisin, ahh! Söylesem diyorum; dilim dönse yani. Ağlasam diyorum omuzlarımda, Anlatsam diyorum; beni kaç gecenin firarisi yapan sevgiyi. Geceleri bana küstüren sevdanı işte. Çıkmayan aklımdan sesini. İşte gidiyorsun ey sevgili! Sen gidiyorsun, ben ardından sürülmüşüm sevdanın soğuk zindanlarına. Okumaya Devam Et

Her gün başka döner çarkı feleğin, Yolundan sapmaya bir adım kaldı. Lain şeytan denen sahte meleğin, Elini öpmeye bir adım kaldı. Kabe yıkmak gibi gönül yıkması, Çetin olur dil yarası çekmesi, En sonunda Azrail’in tekmesi, Bizi de tepmeye bir adım kaldı. Birbirine girdi çoğaldı sesler, Darmadağın olmuş duygular hisler, Dört Okumaya Devam Et

Cebinde bir kuruş paran olmasa, Seni de kenara atarlar beyim. Sevenlerin senden fayda bulmasa, Ucuz bir pazarda satarlar beyim. Zenginler anlamaz fakir halini, O sebepten zekat vermez malını, Sofranda unutmadığın balını, Gözünün önünde yutarlar beyim. İstersen vali ol; istersen paşa, İstersen köle ol; istersen haşa, Teneşir denilen o garip taşa, Okumaya Devam Et