Ana efkarımı dile getirsem, Ağız bana ağlar, diş bana ağlar. Vuslat bahçesinden bir tek gül dersem, Toprak bana ağlar, taş bana ağlar. Damla yaş dökmedi; gözüm ağlarken, Gözlerim gülüyor; özüm ağlarken, Hayalimde oğlum, kızım ağlarken, Uyku bana ağlar, düş bana ağlar. Emrah Selvi’siyle bir oldu mu ki? Esma Veysel’ine yâr Okumaya Devam Et

Ana bir hoş olmuş şu koca âlem, İzinden anlamaz; yol garip garip. Artık bana bile darılmış kalem, Yazından anlamaz; el garip garip. Bülbül feryadına güller ağlaşır, Sanma aslan tilki ile yarışır, Bu devirde aşık boşa çığrışır, Sazından anlamaz; tel garip garip. Bacasız hanede ocak yanar mı? Gül dalına kara karga Okumaya Devam Et

Zamana uyayım dersen, Ecdadına, atana söv. Namımı yayayım dersen, Toprağında yatana söv. Unutuldu hepten mertlik, Çakala devşirdi kurtluk, Kemliği edinip yurtluk, Kendini yaratana söv. Beyi bırak da ol mister, Bu gün ki çağ bunu ister, Başını aç; belin göster, Doğru yolu tutana söv. Sakın ha sen olma yobaz, Neye gerek Okumaya Devam Et

Senin aşkın mesken kurdu serime, Bilmiyorum; ne söyleyim sevdiğim? Dağlar dayanamaz bu efkarıma, Gece gündüz hep böyleyim sevdiğim. Yıktı felek kararımı; kavlimi, Kör kilitle lal eyledi dilimi, Derdest etti ayağımı, elimi, Hangi derdime ağlayım sevdiğim? Garipoğlu’m adın saklı içimde, Bin engel var başka başka biçimde, Affedilmez günahım da, suçum da, Okumaya Devam Et

Dedim güzel meftun oldum ben sana, Dedi viran bağda bar bulamazsın. Dedim aşkın oku saplandı cana, Dedi o yaraya fer bulamazsın. Dedim deli gönül düştü mihnete, Dedi varmam köprü olsan cennete, Dedim başım alıp gitsem gurbete, Dedi gurbet elde yer bulamazsın. Dedim toka olsam zülfün telinde, Dedi karga gezmez gülşen Okumaya Devam Et

Yine düğümlendi dilim, Konuşmak istiyorum; anlatmak. Ağlamak istiyorum; kapanan sevda perdesine ömrümün; Ey dost! Hayal mi dersin bize yürekten sevilmeler? Uzak mı dersin sahici gülmeler? Ve yakışır mıydı aşkın yalın kılıç fedaisine, Yapayalnız ölmeler. Şimdi, bir sen varsın; bir de ben varım. Yalancı umudun sessiz adalarında. Sarıl bana sen, gülümse. Okumaya Devam Et

Bu dünyanın hâli beterden beter, Şimdi menfaâtsiz Sadık dost mu var? Sadık dost olanlar toprakta yatar, Yunus Mevlânaca sadık dost mu var? Kimi garbi gibi deliden eser, Kimi surat asar; kimisi küser, Lôkman bile yaralara tuz basar, İnsana kendinden sadık dost mu var? Değişmiş insanda huy Garipoğlu, Dünyanın hâline; vay Okumaya Devam Et

Ziyan oldu; aktı gülüm genç ömrüm, Ateşle maşanın arasındayım. Ne güldü, ne ondu divane gönlüm, Köleyle paşanın arasındayım. Sardı dört yanımı feryad-ı ahlar, Geceye karıştı nurlu sabahlar, Yüklendi sırtıma nice günahlar, Tövbeyle hâşânın arasındayım. Yıktı sol yanımı; hasretin aldı, Bağımda gülümün fidanı soldu, Gönül sustu; sensiz uykuya daldı, Çam ile Okumaya Devam Et

Dokuz ay on günde ana karnından, Bu fani dünyaya gel nenni nenni. Hakk var etti bizi kendi nurundan, Sen de bunu böyle bil nenni nenni. Gâhi uyanırsın; gâhi uyrsun, Eyyam olur serpilir de büyürsün, Ya Mevlâ’ya, ya şeytana uyarsın, Yoktur bundan özge yol nenni nenni. Meyve veren ağaçları taşlama, Hiçbir Okumaya Devam Et

Kadir Mevlâ’m kabul eyle niyazım, Kullar sakın incitmesin o yâri. Ona ta yürekten bağlandı özüm, Diller sakın incitmesin o yâri. Hayat gülsün; suratını asmasın, Bülbül dili lâl olup da susmasın, Acı poyraz gül yüzüne esmesin, Yeller sakın incitmesin o yâri. Benim gibi figan ile yanmasın, Gönül bağı kar borana dönmesin, Okumaya Devam Et