Ruhumuz mu göç eyledi batıya? Uyan da bir halımızı gör dedem. Dal diyerek hep sarıldık kütüğe, Daha bizde ne hünerler var dedem. Saysam dile gelmez bizim suçumuz, Kıbleden geriye döndü açımız, Başımız kapalı açık kıçımız, Unutuldu edep erkan ar dedem. Gençlik elden gitti bozuldu törem, Merhem tutmaz oldu kanayan yaram, Okumaya Devam Et
Ey sevdiğim! Haydi var git yoluna, Yaprağımız ayrı; dalımız ayrı. Koyma hatırına gayrı yadımı, Yangınımız ayrı; külümüz ayrı. Senin sevdan beni benden alandı, Şu virane genç ömrümü çalandı, Seni sevdim dediklerim yalandı, Peteğimiz ayrı; balımız ayrı, Garipoğlu’m boşa yanmışız bunca, Bağda ne gül kaldı; ne de bir gonca, var git Okumaya Devam Et
Neden feryadımı duyan olmuyor? Virane bahçenin bülbülü müyüm? Çarkı felek hiç yüzüme gülmüyor, Efkârlı dağların sümbülü müyüm? Aşkın tarifine dilim varmıyor, Yâre uzanmaya elim ermiyor, Yıllar var ki gözyaşlarım durmuyor, Çift gözlü pınarın sebili miyim? Veysel gibi yaren oldum toprağa, Köprü oldum nazlı yardan firağa, Ömrüm döndü bir kurumuş yaprağa, Okumaya Devam Et
Kaldırma yar nikabını, Yeller yüzüne vurmasın. Hançer etme zülüflerin, Teller yüzüne vurmasın. Kemlik köprüsünden geçme, Namertin suyunu içme, Sırrını herkese açma, Kullar yüzüne vurmasın. Asır eyleme gününü, Kayaya dökme daneni, İnkar etme sevdiğini, Diller yüzüne vurmasın. Garipoğlu’nun narını, Söndürme sevda nurunu, Saklayıver kusurunu, Eller yüzüne vurmasın.
Felekler, melekler, cümle kurt kuşlar, Yüzümü eğdiren yâri kınasın. Zehirden diliyle kayalar, taşlar, Haneme yığdıran yâri kınasın. Bilemedim akıllıyı, deliyi, Nakış nakış işlettirdi çileyi, Temmuz ayı kar yağmuru, doluyu, Başıma yağdıran yâri kınasın. Ömrümü döndürüp kuru dallara, Geda etti halden bilmez kullara, Lâf anlamaz şu muhannet ellere, Canımı boğduran yâri Okumaya Devam Et
Bunca sene dost sandığım şerefsiz, Mezara imansız giresin e mi? Yüreğine sızı düşsün tarifsiz, Her türlü azabı göresin e mi? Derdine dermanı bulamayasın, Şad olup bir defa gülemeyesin, Yalvara yalvara ölemeyesin, Beyhude kendini yorasın e mi? Kederler yürüsün gönül yurdunda, Bir tanecik dost olmasın ardında, Çiban çıksın Yavuz gibi sırtında, Okumaya Devam Et
Evvelki asırda boynuzlu diyen, Hele bu zamanda gör boynuzluyu. Kadın öldürmeyi marifet sayan, Dön de aynalardan sor boynuzluyu. Namus kayıp oldu; ar kayıp oldu, Her şey ayan oldu; sır kayıp oldu, Ana kayıp oldu; yâr kayıp oldu, Birin’al birine vur boynuzluyu. İnternete mahkûm körpe kuzular, Her tarafta okur sapık yazılar, Okumaya Devam Et
Boşa bülbül leyin feryat eyleme, Gülün gazelinden sana ne gönül. Eşref gibi deryaları boylama, Deryanın selinden sana ne gönül. Engelli, enginli, yüksek başı var, Dört mevsim tipili, karlı kışı var, Belki sevdiği var; belki eşi var, Dağın maralından sana ne gönül. Sen getirdin ömrümüze viranı, Doktor mu ki bu yaranın Okumaya Devam Et
âşık boşa gün eyleme gününü, Ettiğin ah vahı bir kenara yaz. Hatırdan çıkarma Leylâ Mecnun’u, Selvi’yi, Emrah’ı bir kenara yaz. Sümman gibi yâr ardından gez eyle, Bazı niyaz eyle; bazı kız eyle, Yunus ol da; baldan tatlı söz eyle, Cenneti, berzahı bir kenara yaz. Dile gelmese de dosttan çektiğin, Dost Okumaya Devam Et
Kime sorsam yoktur aşkın tarifi, Dediler bir mürşit kâmile danış. Çok aradım bulamadım ârifi, Bâri ikrarında amile danış. Bulmadı bu yara tabipten derman, Gecemi günümü eyledi harman, Sana Hakk’tan gelmiş dostum bu ferman, Ondan gayrısına cahile danış. Sen Garipoğlu’sun buymuş emelin, Hakikât aşkından mamur temelin, Kapısında bende olup kemâlin, Gerçek Okumaya Devam Et