Dedim güzel meftun oldum ben sana, Dedi viran bağda bar bulamazsın. Dedim aşkın oku saplandı cana, Dedi o yaraya fer bulamazsın. Dedim deli gönül düştü mihnete, Dedi varmam köprü olsan cennete, Dedim başım alıp gitsem gurbete, Dedi gurbet elde yer bulamazsın. Dedim toka olsam zülfün telinde, Dedi karga gezmez gülşen Okumaya Devam Et
Bu dünyanın hâli beterden beter, Şimdi menfaâtsiz Sadık dost mu var? Sadık dost olanlar toprakta yatar, Yunus Mevlânaca sadık dost mu var? Kimi garbi gibi deliden eser, Kimi surat asar; kimisi küser, Lôkman bile yaralara tuz basar, İnsana kendinden sadık dost mu var? Değişmiş insanda huy Garipoğlu, Dünyanın hâline; vay Okumaya Devam Et
Ziyan oldu; aktı gülüm genç ömrüm, Ateşle maşanın arasındayım. Ne güldü, ne ondu divane gönlüm, Köleyle paşanın arasındayım. Sardı dört yanımı feryad-ı ahlar, Geceye karıştı nurlu sabahlar, Yüklendi sırtıma nice günahlar, Tövbeyle hâşânın arasındayım. Yıktı sol yanımı; hasretin aldı, Bağımda gülümün fidanı soldu, Gönül sustu; sensiz uykuya daldı, Çam ile Okumaya Devam Et
Dokuz ay on günde ana karnından, Bu fani dünyaya gel nenni nenni. Hakk var etti bizi kendi nurundan, Sen de bunu böyle bil nenni nenni. Gâhi uyanırsın; gâhi uyrsun, Eyyam olur serpilir de büyürsün, Ya Mevlâ’ya, ya şeytana uyarsın, Yoktur bundan özge yol nenni nenni. Meyve veren ağaçları taşlama, Hiçbir Okumaya Devam Et
Kadir Mevlâ’m kabul eyle niyazım, Kullar sakın incitmesin o yâri. Ona ta yürekten bağlandı özüm, Diller sakın incitmesin o yâri. Hayat gülsün; suratını asmasın, Bülbül dili lâl olup da susmasın, Acı poyraz gül yüzüne esmesin, Yeller sakın incitmesin o yâri. Benim gibi figan ile yanmasın, Gönül bağı kar borana dönmesin, Okumaya Devam Et
Ruhumuz mu göç eyledi batıya? Uyan da bir halımızı gör dedem. Dal diyerek hep sarıldık kütüğe, Daha bizde ne hünerler var dedem. Saysam dile gelmez bizim suçumuz, Kıbleden geriye döndü açımız, Başımız kapalı açık kıçımız, Unutuldu edep erkan ar dedem. Gençlik elden gitti bozuldu törem, Merhem tutmaz oldu kanayan yaram, Okumaya Devam Et
Ey sevdiğim! Haydi var git yoluna, Yaprağımız ayrı; dalımız ayrı. Koyma hatırına gayrı yadımı, Yangınımız ayrı; külümüz ayrı. Senin sevdan beni benden alandı, Şu virane genç ömrümü çalandı, Seni sevdim dediklerim yalandı, Peteğimiz ayrı; balımız ayrı, Garipoğlu’m boşa yanmışız bunca, Bağda ne gül kaldı; ne de bir gonca, var git Okumaya Devam Et
Neden feryadımı duyan olmuyor? Virane bahçenin bülbülü müyüm? Çarkı felek hiç yüzüme gülmüyor, Efkârlı dağların sümbülü müyüm? Aşkın tarifine dilim varmıyor, Yâre uzanmaya elim ermiyor, Yıllar var ki gözyaşlarım durmuyor, Çift gözlü pınarın sebili miyim? Veysel gibi yaren oldum toprağa, Köprü oldum nazlı yardan firağa, Ömrüm döndü bir kurumuş yaprağa, Okumaya Devam Et
Kaldırma yar nikabını, Yeller yüzüne vurmasın. Hançer etme zülüflerin, Teller yüzüne vurmasın. Kemlik köprüsünden geçme, Namertin suyunu içme, Sırrını herkese açma, Kullar yüzüne vurmasın. Asır eyleme gününü, Kayaya dökme daneni, İnkar etme sevdiğini, Diller yüzüne vurmasın. Garipoğlu’nun narını, Söndürme sevda nurunu, Saklayıver kusurunu, Eller yüzüne vurmasın.
Felekler, melekler, cümle kurt kuşlar, Yüzümü eğdiren yâri kınasın. Zehirden diliyle kayalar, taşlar, Haneme yığdıran yâri kınasın. Bilemedim akıllıyı, deliyi, Nakış nakış işlettirdi çileyi, Temmuz ayı kar yağmuru, doluyu, Başıma yağdıran yâri kınasın. Ömrümü döndürüp kuru dallara, Geda etti halden bilmez kullara, Lâf anlamaz şu muhannet ellere, Canımı boğduran yâri Okumaya Devam Et