Akibeti ölüm sana gelenin, Baki kalmaz sende yaşıyan dünya. Her mevsim bir başka doğan; iklimin, Yazın yanıp kışın üşüyen dünya. Engine de deli gönül engine, Her ne etsen düşemezsin dengine, İhsanını bol eyleyip zengine, Yoksula dert çile taşıyan dünya. Savrulur toprağın; ezilir taşın, Tipi boran olur yükseğin; başın, Kırılır kanadı Okumaya Devam Et

Sanki elim küstü kağıt kaleme, Oturup bir kelam yazamıyorum. Felek kılıcını soktu belime, Yürüyüp ayakta gezemiyorum. Her neye dokunsam kırıldı kaldı, Umut bağlarımın gülleri soldu, Gönül verdiklerim bir gün yad oldu, Kim dostum düşmanım sezemiyorum. Tospembe dünyamı karalar sardı, Yatırdı sırtımı yerlere vurdu, Gencecik ömrümü çileler yordu, Ben kendime bile Okumaya Devam Et

Bilmem bunca zaman nasıl yaşadım, Yıllar bana küs eyledi sevdiğim. Ağustosda hazan değdi; üşüdüm, Yeller bana küs eyledi sevdiğim. Bir kara gözlüye meftunum dedim, Tabibim, dermanım, sultanım dedim, Olmaz bir sevdaya mecnunum dedim. Çöller bana küs eyledi sevdiğim. Manasın yitirmiş kelam gibiyim, Dostun almadığı selam gibiyim, Mürekkebi bitmiş kalem gibiyim, Okumaya Devam Et

Benden ayrılınca; zalımın kızı, Kime muradını aldıracaksın? Salıp içerime aşk denen közü, Beni azar azar öldüreceksin. Ağlar ağlar ardın sıra bakarım, Açtığın yaraya biber ekerim, Mevla’m verdi ise ben de çekerim, Sanma ki elleri güldüreceksin. Garipoğlu’m viran kaldı pazarım, Ben aşk meftunuyum; aşkı yazarım, Kurtlar kuşlar gelip açsa mezarım, Çeşm-i Okumaya Devam Et

Doğru sanıp her lafı, Duyarsan yazık olur. Belli cahilin safı, Uyarsan yazık olur. Kısıp zulme sesini, Kem kullanıp usunu, Hinlik elbisesini, Giyersen yazık olur. Konuş sözü derine, Hep sadık ol yârine, Kalleşi er yerine, Koyarsan yazık olur. Bil âşığın sözünden, Doğrudur gel izinden, Maddiyata özünden, Cayarsan yazık olur. Siyasete bulaşıp, Okumaya Devam Et

Aklım ermez oldu benim zamana, Mevsimler değişti, yıllar değişti. Güller öter oldu bülbül yerine, Çiçekler değişti, dallar değişti. Oğul babasına söver utanmaz, Koca karısını döver utanmaz, Herkes kendisini över utanmaz, İzanlar değişti, yollar değişti. Sevginin yerini nefretler aldı, Mutluluk bizlerden uzakta kaldı, Kavgalar, şiddetler huzuru çaldı, Yürekler değişti, diller değişti. Okumaya Devam Et

Dünya denen iki kapılı handa, Perperişan geze geze yoruldum. Gönül feryat eder sarhoş bedende, Dertli bağrım eze eze yoruldum. Çiban olmuş yaralarım sızılar, Kara imiş kaderimde yazılar, Bitmez oldu yüreğimde arzular, Şu canımdan beze beze yoruldum. Tükenmiyor âşıkların elemi, Kerem dahi çekmez benim çilemi, Garipoğlu’m elde sevda kalemi, Dertlerimi yaza Okumaya Devam Et

Her günüme sitemim var arkadaş, Niye meyve veren dal olamadım? Yaslı geçer her senemin bayramı, Karadan kurtulup al olamadım. Bilemedim; neydi aşkın meramı? Saranım yok; sinemdeki yaramı, Yoldaş kıldı bana yanık Kerem’i, Aslıhan bağında gül olamadım. Harap oldu gönlümüzde odalar, Sağanak sağanak yağdı dertler gadalar, Gözyaşına teslim oldu dideler, Daha Okumaya Devam Et

Ben peşinden avare dolanırken Leyla’nın, Yad ele meyil verdi; çöllere itti beni. Benimle ne zoru var anlamadım dünyanın, Mutluluk bekliyorken derde kul etti beni. Firkatler, yalnızlıklar sardı beni bağrına, Yandı kavruldu ömrüm Kerem gibi narına, Daha neler çekecek gönlüm bu aşk uğruna, Dostlarım düşman oldu; hatırdan attı beni. Bu ne Okumaya Devam Et

Sevda türküsünü; aşk namesini, Dertli kavalınla çal garip çoban. O şeyda bülbülün can hanesini, Sarmış dikeniyle gül garip çoban. Eceldi Kanber’i Arzu’dan alan, Tahir’di Zühre’nin yoluna ölen, Mecnun’u dermansız mihnete salan, Bir firak, bir susuz çöl garip çoban. Mevla’m kainatta neler yarattı, Sevgi için nice gönül var etti, Emrah’ı da Okumaya Devam Et