Bir yandan bir yana savruluyorum,
Kurumuş tohumun fidesi gibi.
Susuz çöl içinde kavruluyorum,
Yüreğim fırtına adası gibi.
Yeşermez umudum; virane bağlar,
Yare erişmeye engeldir dağlar,
Tenhada kalanda gözlerim ağlar,
Yakup peygamberin didesi gibi.
Ömrüm yaza hasret; güzü bitmiyor,
Düşmanın dikenli sözü bitmiyor,
Şu feleğin bana nazı bitmiyor,
Hercai dilberin edası gibi.
Aşkın tezgahına girdim; işlendim,
Mansur gibi meydanlarda taşlandım,
Ömür yaşamadım; erken yaşlandım,
Bizim kel ağanın dedesi gibi.
Gerçek aşıkların çoktur belası,
Ahirette biter; gamı, çilesi,
Şu deli gönlümün ceylan balası,
Seslenir sunanın sedası gibi.
Garipoğlu’m abdal oldu dolaştı,
Ahuzarım semalara ulaştı,
Gönlüme sevdanın ateşi düştü,
Eyyub’un bağrının gadası gibi.