ALTIN TARLASI:
Bir varmış, bir yokmuş; evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Cinler cirit oynarken eski hamam içinde.
Dünyanın bilmem neresinde, gözle görünmez, Ne olduğu, nasıl olduğu bilinmez ancak sizin gibi tatlı çocukların gidip gelebildiği bir yerlerde şirin bir ülke varmış.
Bu ülkenin adı mutluluklar ülkesi imiş.
Bu ülkede gamlı kederli hiç kimse yokmuş; çünkü bu ülkenin iyi yürekli, güçlü mü güçlü, tatlı mı tatlı, sevecen mi sevecen, halkıyla iç içe yaşayan; ülkesiyle ilgili kararları onlarla birlikte alan bir kralı varmış.
Bu kralın ülkesinde hiçkimse kimseye kötülük yapmaz; herkes birbirini kardeş olarak görür; kul hakkının da çok büyük bir günah olduğunu bilerek yaşarmış.
Elbet de Allah iyi insanları bazen kötü insanlarla imtihan eder.
Maalesef bu ülkeye de Kafdağı derler bir yerde yaşayan, bütün mahlukata kötülük yapmaktan asla çekinmeyen, kara yüzlü, kara kalpli bir cadı gelmiş.
gözden uzak bir yerde yaşayıp insanlara büyüleriyle, sihirleriyle zarar verecek güce sahip olan bu kötü kalpli cadı neden buraya gelmiş dersiniz?
Evet çocuklar, Karun’un zulmüne karşı HZ. Musa’yı, Nemrut’un azgınlığına karşı HZ. İbrahim’i çıkaran Allah; Bu kötü cadının karşısına da güzeller güzeli, iyi huylu, on parmağı on hünerli, tatlı sözlü, elma yanaklı, simsiyah saçlı, fındık burunlu, zeytin gözlü, çilek dudaklı bir peri kızını çıkarmış.
Bu güzeller güzeli peri kızı kötü cadıyı şatosunda Allah’ın kullarını birbirine düşürecek, onları büyük bir fitne ateşinin içine atacak, kardeşi kardeşe, karıyı kocaya, kocayı karıya, evladı ataya ve atayı evlada düşman edecek kara bir sihir yaparken yakalamış.
Kara kalpli cadı sihirli bir iksir hazırlamış, bu iksiri kendi ülkesinin insanlarının içtiği, günlük her türlü ihtiyaçlarında kullandığı nehire dökecek, onları zehirleyecek ve kendi yoluna çekecekmiş.
İyi ama bunu nasıl yapacakmış sizce çocuklar?
Evet, tabiki şu an bizim dünyamızda da olduğu gibi çocuklar… kötülüğe hizmet edenler varmış.
Tastamam on iki tane hizmetkârı varmış bu cadının.
Bu on iki hizmetkârın içinde 3 tane dev, 3 tane cin, 3 tane fil ve maalesef 3 tane de insan varmış.
Sakın bu insanları bizim gibi sanmayın çocuklar; Bu hizmetkârların her birine farklı özellikler vermiş cadı.
Meselâ birinin eli oldukça uzunmuş; uzakten elini uzatıp kimse görmeden insanlara zarar verebilirmiş.
Birinin kulağı oldukça fazla duyar, ülkede ne olup ne bitiyor dinleyip kötü kalpli cadıya bildirirmiş.
Diğer kötülük hizmetkârı insanın da gözü oldukça fazla görür, evlerindeki, tarlalarındaki insanları izler; önemli bir şey varsa efendisine anlatır, kötü cadı da ona göre planlar yaparmış.
Neyse gelelim masalın devamına, Daha önce demiştik ya, kötü kalpli cadı bu planları yapa dursun; iyi kalpli peri kızı onu uzaktan izliyormuş.
Bakalım ne yapacak diye sonuna kadar sabırla beklemiş; beklemiş beklemesine ama cadının niyeti çok kötüymüş.
Cadı hizmetkarlarını çağırınca o da hemen görünmez olup şatoya gitmiş; önce iksiri yok etmiş. Daha sonra kötü cadının sihir malzemelerini kırıp dökmüş, ve en son da şatoyu yıkmış.
Şatosunu ve eski gücünü çok büyük miktarda kaybeden cadı, her şeyini peri kızından geri alabilmek için yaşadığı ülkeyi bırakıp, işte bu şirin ülkeye gelmiş çocuklar.
Gel zaman git zaman büyük bır kısmı çiftçi olan halkın ekinleri hasat etme zamanı gelmiş.
Bu durumu haber alan cadı hemen kötülüklerini yapabilmek için kolları sıvamış.
On iki hizmetkârının herbirine ayrı ayrı talimatlar vermiş.
Talimata göre on iki hizmetkârın her biri gece olunca insanların tarlalarına saldırıp yerle bir edecek; birinin ürünlerini diğerleriyle karıştıracak, böylece halk birbirinden şüphelenecek, herkes birbirine olan güvenini yitirecek, bütün ülkeye fitne ve fesat hakim olacakmış.
Nitekim cadının planı bir gece vakti bire bir yapılmış, sabah kalktığında insanlar tarlalarına koşmuşlar; bir de ne görsünler, tarlalar harap olmuş.
Başlamışlar dövünüp ağlamaya çünkü halkın tek geçim kaynağı yaptıkları tarımmış.
Kimi ağlaya ağlaya, kimi bağıra bağıra kralın huzuruna çıkmışlar, Vaziyeti anlatmışlar.
Demişler sayın kralımız, durum böyleydi, böyleyken böyle oldu; ne olur bize bir çare diye başlamışlar yalvarıp yakarmaya.
Kral hemen vezirlerine haber salmış, sarayından çıkıp yok olan tarlaları incelemeye gitmiş.
bakmış ki durum gerçekten kötü, köylülerin anlattıklarının eksiği yok fazlası var.
O zaman düşünme, plan yapma sırası krala gelmiş.
Hemen aklına bir fikir gelmiş kralın.
Hemen vezirlerine emir vermiş.
Bu boşalan tarlaların içerisine su dolu küpler koyun; bu küplerin her birinin başında da iki asker nöbet tutsun.
Bakalım gece vakti küpleri çalmaya gelen olacak mı?
Yaptıkları kötülüğün zafer sarhoşluğu içinde olan cadı ve hizmetkârları, Allah’ın işi ya; o sıralar insanları gözlemeyi bırakmışlar. insanların düştüğü paniği gördükten sonra sevinç çığlıklarıyla başlamışlar eğlenmeye.
Bu boşlukta bütün tarlalara ağzına kadar su dolu küpler yerleştirilip, her birinin başına da iki tane asker görevlendirilmiş.
Bütün bunlar olurken güzeller güzeli peri kızımız ne yapıyormuş dersiniz?
Evet, o da durumdan haberdar olmuş, insanların yok olan tarlalarını nasıl onarabiliriz, nasıl bu yılın ihtiyaçlarını karşılayabiliriz; onu hesaplıyormuş.
Zaten kötü cadı ve arkadaşlarına da sarhoşluk veren onun sihiriymiş.
Gece olunca kötü cadı hizmetkârlarından insanlara bakmalarını, ne yaptıklarını öğrenmek istediğini söylemiş.
Hizmetkârlar bakmışlar ki bütün tarlalarda kocaman kocaman küpler var; herhalde sarayın bütün altınlarını kral halkına dağıttı diye düşünerek cadıya bildirmişler.
Cadı, hemen o altınları çalmalarını istemiş.
Hizmetkârlar bütün bunları yaparken peri kızı da bunların yeteneklerini perdelemiş.
Bu nedenle tarladaki askerleri görmeden bütün köpleri kısa sürede çalmışlar ve cadının şatosuna taşımışlar.
Cadı bütün küplerin kırılmasını emredince bütün küpler kırılmış.
Meğer bu sular sihirliymiş çocuklar, küpler kırılınca hepsi şatoyu sarmış, çoğaldıkça çoğalmış.
Bütün hizmetkârları ve kötü kalpli cadıyı yutmuş ve şatonun yerini kocaman bir nehir haline getirmiş.
İyi kalpli peri kızı hemen bu kocaman nehirin üstüne bir tane ak, bir tane de kara köprü kurmuş.
Ak köprüden geçenler iyilikler ülkesine gitsin, iyi kular olsun ve sonsuza dek her canlıya faydalı olsun; Kara köprüden geçenler kötülükler ülkesine gitsin, orda sonsuza dek yaptıkları kötülüklerin cezasını sonsuza kadar çeksin demiş.
Kötülere cezasını veren iyi kalpli peri kızı hemen şatosundan çıkıp kralın yanına gelmiş.
Odasında bir anda iyi kalpli peri kızını gören kral şaşırmış.
Peri kızı hemen krala bütün olanları açıklamış, kendisinin de kim olduğunu tabi.
Kral durumu anlayınca peri kızına çok çok teşekkürler etmiş, kendisini sarayında biraz misafir etmek istediğini söylemiş.
Kimseyi kırmayan güzel peri, kralın teklifini kabul etmiş.
Ey kral demiş peri kızı! halkının tarlaları içinde bir çözüm buldum; sizin gibi insanların açlıkla, kıtlıkla yok olmalarını istemem demiş.
Şimdi bütün tarlalara altın ekeceğim, bu altınlar sizi daha zengin ve mutlu edecektir demiş.
Bu altınlar elbette sihirli olacaktır diye eklemiş; gündüzleri normal ekin, geceleri altına dönüşeceklerdir demiş.
Bütün tarlaları görünmez çitlerle çevireceğim, kimse sizin mülkünüze zarar veremeyecek demiş ve dediğini de eksiksiz yapmış.
Bu peri kızını gören kralın aklı başından gitmiş çocuklar, ona derin hislerle bağlanmış, onunla evlenmek istemiş.
Öyle ki peri kızı da kralı görünce kalbinden vurulmuş, aşık olmuş; o da kralla evlenmek istemiş.
Kral sabah olunca halkına gece olanları bir çırpıda anlatmış ve eklemiş, yanındaki peri kızını göstererek, her şeyimizi bu peri kızına borçluyuz demiş. Ben kralınız olarak bu peri kızıyla evlenmek dilerim.
Bütün işittiklerine şaşırıp kalmış halk ama bir yandan da çok mutlu olmuş.
Kralları iyi kalpli bir kraliçe bulamadığı için hiç evlenmemiş, halkına kendisinden sonra kötülük edecek birinin yönetici olmasına razı olmamış.
Zaten daha genç yaşta imiş kral, babası çok kısa süre önce öldüğü için tahta yeni oturmuş.
Oturur oturmaz da halkının iyiliğine çalışmış.
Neyse güzel çocuklar, lafı daha fazla uzatmayalım.
Kral ve peri kızı kırk gün kırk gece sürecek, anlı şanlı bir törenle evlenmişler ve sonsuza dek mutlu ve mesut yaşamışlar.
Onlar ermiş muradına, darısı bekar kulların başına.
Her masal bir ibrettir küçüklerim, dilerim ki ibret alasınız; ibret alasınız ve ömür boyu insanlara ve başka canlılara iyilikle yaklaşasınız.