Felekler, melekler, cümle kurt kuşlar,
Yüzümü eğdiren yâri kınasın.
Zehirden diliyle kayalar, taşlar,
Haneme yığdıran yâri kınasın.
Bilemedim akıllıyı, deliyi,
Nakış nakış işlettirdi çileyi,
Temmuz ayı kar yağmuru, doluyu,
Başıma yağdıran yâri kınasın.
Ömrümü döndürüp kuru dallara,
Geda etti halden bilmez kullara,
Lâf anlamaz şu muhannet ellere,
Canımı boğduran yâri kınasın.
Garipoğlu’m derdin derinden derin,
Ellerin yanında yokmuş değerin,
Aşkın aleviyle közlü hançerin,
Sineme değdiren yâri kınasın.