Ferhat’ın kadrini kimse bilmezdi, Dağları deldiren eli olmasa. Bülbül feryadını gül dinlemezdi, Gönüller mest eden dili olmasa. Eyub’um derdine deva bulmazdı, Karac’oğlan gurbet elde kalmazdı, Yusuf da Mısır’a sultan olmazdı, Yakup’dan ayrılan yolu olmasa. Yüce dağ başında duman tütmezdi, Dalda meyve; yerde otlar bitmezdi, Yunus Taptük kapısında yatmazdı, Yüreğinde iman Okumaya Devam Et

âşık boşa gün eyleme gününü, Ettiğin ah vahı bir kenara yaz. Hatırdan çıkarma Leylâ Mecnun’u, Selvi’yi, Emrah’ı bir kenara yaz. Sümman gibi yâr ardından gez eyle, Bazı niyaz eyle; bazı kız eyle, Yunus ol da; baldan tatlı söz eyle, Cenneti, berzahı bir kenara yaz. Dile gelmese de dosttan çektiğin, Dost Okumaya Devam Et

Be hey felek! Senin bana ettiklerin az mıdır? Can özümden sevdiğim yar ağyar imiş bilmedim. Aşıkları mestan eden cilve midir, naz mıdır? aşık olan aşk elinden bizar imiş bilmedim. Susuz çölde gezen Mecnun Leyla’sına meftundu, Aşk oduna yanan Kerem Aslı için mahzundu, Şahsenem uğruna Garip gurbet ele mahkumdu, Onlar gibi Okumaya Devam Et

Acep kıyar m’ola? Dost olan dosta, Gül sinem üstüne ok vurma benim. Anamdan doğalı ciğerim hasta, Bir de dallarımı sen kırma benim. Evvel Mecnun idim; Kerem’e döndüm, Yunus ocağında kül oldum; yandım, Sabavetten beri dosta inandım, Harmanım dört yana savurma benim. Şu divane gönlüm yardan yaralı, Bahçeden yaralı, bardan yaralı, Okumaya Devam Et

Dinle, sözüm sana; ey nazlı dilber! Sen de eller gibi vefasız olma. Arada bir gönder; kendinden haber, Susuz çöller gibi vefasız olma. Dile döktüm yüreğimin yasını, Gel koparma; bu sevdanın süsünü, Esirgeme; kulağımdan sesini, Suskun diller gibi vefasız olma. Emrah’ı zindanda yatıran gibi, Kamber’i ölüme götüren gibi, Eşref’i sulara batıran Okumaya Devam Et