Niye bir acayip oldu şu âlem? Bülbül güle konmayı mı unuttu? Tükenmiş mürekkep; yazmıyor kalem, Yoksa dilim dönmeyi mi unuttu? Kadir Mevlâ’m çok hikmet var işinde, Yunar oldum gözlerimin yaşında, Kerem ettin nazlı yârin peşinde, Yanardağlar sönmeyi mi unuttu. Ferman olsam yâr gönlüne yazılsam, Kervan olsam yollarına dizilsem, Toprak gibi Okumaya Devam Et
Uzar gider; yâri bulana kadar, Gerçek âşıkların yolu mu biter? Sever can özünden ölene kadar, Yeşerir bağrında gülü mü biter? Yâr için düşse de gurbete yolu, Mecnun’un misali aşsa da çölü, Bin yerden kırılsa; kanadı, kolu, Yine tazelenir dalı mı biter? Kerem gibi diyar diyar dolaşır, Yağmur olur; topraklara karışır, Okumaya Devam Et
Yetmedi mi şu feleğin oyunu? Kargayı kondurdu gülün dalına. Haram etti ekmeğini, suyunu, Zehir kattı soframızın balına. Yükleyip sırtıma hasret yükünü, Kırdı umut dallarımın kökünü, Irak etti bana benden yakını, Attı beni aşkın susuz çölüne. Hep yolları birbirine dolaşan, Yıllar yılı kaderiyle güreşen, Gönlü yara bahtı permeperişan, Bakın şu Garipoğlu’nun Okumaya Devam Et
Bin yeminle sevmem dedim kaç defa, Ben sözümü tutamadım be usta! Beni benden etti bu dert, bu cefa, Bir gün rahat yatamadım be usta! Adını sakladım esen yellerden, Papatyadan, menekşeden, güllerden. Kınamasın diye hoyrat dillerden, Kaçıp yare gidemedim be usta! Yine bir hançere verdim sırtımı, Bu aşk bana gurbet etti Okumaya Devam Et