Ben peşinden avare dolanırken Leyla’nın, Yad ele meyil verdi; çöllere itti beni. Benimle ne zoru var anlamadım dünyanın, Mutluluk bekliyorken derde kul etti beni. Firkatler, yalnızlıklar sardı beni bağrına, Yandı kavruldu ömrüm Kerem gibi narına, Daha neler çekecek gönlüm bu aşk uğruna, Dostlarım düşman oldu; hatırdan attı beni. Bu ne Okumaya Devam Et
Sevda türküsünü; aşk namesini, Dertli kavalınla çal garip çoban. O şeyda bülbülün can hanesini, Sarmış dikeniyle gül garip çoban. Eceldi Kanber’i Arzu’dan alan, Tahir’di Zühre’nin yoluna ölen, Mecnun’u dermansız mihnete salan, Bir firak, bir susuz çöl garip çoban. Mevla’m kainatta neler yarattı, Sevgi için nice gönül var etti, Emrah’ı da Okumaya Devam Et
Bir türlü bitmiyor dünya telaşı, Everest dağını çıkmış gibiyim. Kaybettim hayatla olan savaşı, Teslim bayrağını çekmiş gibiyim. Elim kalkmaz oldu Hakk’tan dileğe, Delik deşik sinem döndü eleğe, Takatim yetmiyor kahpe feleğe, Sabır kalesini yıkmış gibiyim. Garipoğlu’m kaderime dargınım, Leyli çöllerinde gezen sürgünüm. Bin yıl ömür sürmüş gibi yorgunum, Sanki gemileri Okumaya Devam Et
Vatanımda zamlar cirit atarken, Milletin gözünü kör aldı gitti. Birileri boş meydanda öterken, Yürüdü el âlem tur aldı gitti. Kiminin ak iken karardı bahtı, Kimisi unuttu ettiği ahdi, Kimisi şeyh oldu; kimisi Mehdi, Etrafı yalancı pir aldı gitti. Bağrımızda bölük bölük yaralar, Kırkı aştı verdiğimiz fireler, Değerinden fazla arttı kiralar, Okumaya Devam Et
Tövbe ettim; sevda senin ardına, Düşersem kametim bükülsün benim. Çifte saray kursan gönül yurduma, Ocağıma incir dikilsin benim. Daha gül sinemi aşkla dağlarsam, Çileleri ilmek ilmek bağlarsam, Mecnun olup Leyli diye çağlarsam, gözlerimden kan yaş dökülsün benim. Kerem’in narından yaman yanarsam, Eyüp gibi içten içe kanarsam, Yemin ettim bu sözümden Okumaya Devam Et
Aşkın külünküyle başımı yaran, Halden bilmez, vefasıza ne deyim? Her bakışta yanık kalbimden vuran, Çatık kaşlı kara göze ne deyim? Heba oldu gitti ömür yarısı, Bulamadım, nerde sevda yöresi? Beni böyle mecnun etti birisi, Yüreğimde yanan köze ne deyim? Nalân oldum bu dünyanın zulmünde, Yana yana kül kalmadı gönlümde, Garipoğlu Okumaya Devam Et
Bu gece de uykuları çaldırdım, Gözlerimi yumdum yumdum ağladım. Dost dost diye gül sineyi deldirdim, İçten içe yandım yandım ağladım. Bu kahır başıma bela mı bela, Hiç farkı kalmadı gurbetle sıla, Hallerimi bilen ol yüce Mevla, Tenhalara sindim sindim ağladım. Akıl benden uçtu geri gelmedi, Şiir yazdım, destan dizdim olmadı, Okumaya Devam Et
Deli gönül, harman gibi savruldun, Kanadın bir yana; kolun bir yana, Aşk odunda yana yana kavruldun, Ateşin bir yana; külün bir yana. Çölde serap; düz ovada del’oldun, Deryalarda dalga dalga sel oldun, Bülbül iken en sonunda lâl oldun, Sohbetin bir yana; dilin bir yana. Her işini bir olmaza bağladın, Gündüz Okumaya Devam Et
Benim de sevdiğim vardı bir zaman, Leyli’den geriye bu figan kaldı. İncecik belleri tazecik fidan, Boyludan geriye bu figan kaldı. Onu da elimden aldırdı felek, Kırıldı kırk yerden tutmuyor bilek, Yüzü huri kızı; yüreği melek, Huyludan geriye bu figan kaldı. Kevserden, hurmadan tatlıydı dili, Anne gibi şefkat doluydu eli, Ozanlar Okumaya Devam Et
Çıkmaz bir sokağa düşerse ömrün, Yollar bile senden küser sevdiğim. Ele ayan olsa günahın, cürmün, Kullar bile senden küser sevdiğim. Bükülür kametin; dökülür saçın, Derin bir hicrana yurt olur için, Duyulmaz feryadın; sorulmaz suçun, Yıllar bile senden küser sevdiğim. Sararsın sinene aşkı; veremi, Gösterir dünyayı; ak mı, kara mı? Sana Okumaya Devam Et