Ey Allah’ım! Merhamet et kuluna, Bu kara sevdaya düçar eyleme. Yardım eyle; selâmet ver yoluna, Bir daha şaşırtıp naçar eyleme. Eller gibi muradımı almadan, Sevgi bahçesinden bir gül yolmadan, Kurban olam gerçek dostu bulmadan, Yalancı dünyadan göçer eyleme. Garipoğlu’m kimselere sözüm yok, Senden özge hiçbir dosta nazım yok, Divana durmaya Okumaya Devam Et

Beni benden eden vefasız suna, Ömrüm dert elinde çürüyor tez gel. Tükendim aşkından bak yana yana, Felek küllerimi kürüyor tez gel. Ferhat dağlar deldi; Mecnun çöl aştı, Yanık Kerem gurbet elde dolaştı, Tüm sevenler sevdiğine ulaştı, Eller muradına eriyor tez gel. Dostlar bile kaçtı benden ırağa, Eremedik vuslat denen durağa, Okumaya Devam Et

Dünya senin çoktan bozuk ayarın, Saya saya bitmez yalanların var. Bilmem beter midir bu günden yarın? Söyle daha nice planların var. Tecavüzler, işkenceler, tacizler, Zalimlere hep verildi tavizler, Savaşlarda bombalandı acizler, Mazlumun canını alanların var. Halkı birbirine düşüren sende, Haramla aşını pişiren sende, Övüp namussuzu şişiren sende, Bin yıldır bitmeyen Okumaya Devam Et

Ana can aşkın elinden, Sılayı gurbet eyledik. Şad olup gülelim derken, Derde muhabbet eyledik. Bu sevda çakır dikeni, Yandırır, çürütür teni, Mecnun gibi gece günü, Hepsini berbat eyledik. Garipoğlu hallarını, Kırdı felek kollarını, Has bahçede güllerini, Ağulu şerbet eyledik.

Bu canımı dost yoluna serdim; pazar eyledim, Cevher kıymetini bilir; adil pazar kalmamış. Açıp gönül gözlerimi döndüm nazar eyledim, Gördüm insandan insana hoş bir nazar kalmamış. Kimisinin gözlerini para hırsı bürümüş, Kimisinin yüreğinin sevgi seli kurumuş, Kimisinin dert elinden gül sinesi çürümüş, Aklı selim, gönlü engin bir ihtiyar kalmamış. Garipoğlu Okumaya Devam Et

Namusu şerefi elden aldırdık, Bilmem kaybedecek daha ne kaldı? Haya perdesini gözden kaldırdık, Bize avunacak bahane kaldı. Güzeliğimizi ele mal ettik, Ecnebiyi rehber ettik; yol ettik, Kendimizi Avrupa’ya kul ettik, Tükendi özümüz; aha ne kaldı? Ne varsa maziden hepten kirlettik, Geleneği cilaladık; parlattık, Boşa döktük; saç sakalı kırlattık, Bizlerden geriye Okumaya Devam Et

Ana bu sevdadan vazgeç dediler, Gayrı vazgeçmenin zamanı geçti. Gönüle özge bir yâr seç dediler. Özge yâr seçmenin zamanı geçti. Felek hayâlimi düşe çevirdi, Yıktı umudumu boşa çevirdi, Kanadı yaralı kuşa çevirdi, Yeniden uçmanın zamanı geçti. Garipoğlu’m ömür geçti beyhude, Böyle yazmış yazımızı ol Hüda, Aşkın kevserinden yalan dünyada, Bir Okumaya Devam Et

Gayrı edep erkan, töre kalmadı, Günden güne soluyoruz Şahballı, Çoklarımız ahde sebat kılmadı, Gaflet ile ölüyoruz Şahballı. Yalan ile nefsimizi mest ettik, Cehaleti kendimize dost ettik, Davullara derimizi post ettik, Halay, horon çalıyoruz Şahballı. Adalette çoktan bitti pilimiz, Hep çürüdü tuttuğumuz dalımız, Ağlanacak olsa bile halımız, Kıkır kıkır gülüyoruz Şahballı. Okumaya Devam Et

Kimsenin ahını alma; Ey gönül! Bir gün ettiğini elbet bulursun. Kabir denen dokuz tahta içinde, Baykuş gibi bir başına kalırsın. Her güzeli aşka saki mi sandın? Gördüğün o düşü vaki mi sandın? İnsana şu dünya baki mi sandın? Akıbet gelende sen de ölürsün. Garipoğlu’m der ki gül deremedin, Efkarı başından Okumaya Devam Et

Şu fani dünyaya geldim eğlendim, Gönüllü bir dost bulmadım gönlümce. Mecnun oldum kızgın çölde dağlandım, Ferhat gibi dağ delmedim gönlümce. Kervan oldum yol yolağa düzüldüm, Turna oldum yükseklerde süzüldüm, Şiir oldum bir kenara yazıldım, Bir kararda kalamadım gönlümce. Kaptan oldum aşamadım deryayı, Sarraf oldum bilemedim lirayı, Rüzgar oldum kıramadım kayayı, Okumaya Devam Et